top of page
Yazarın fotoğrafıözdenbekir karakaş

AHPARİG / ERMENİLER



Bazı yazılara kimi insanlar vesile olur. Bu yazıya da İsrafil Baykal vesile oldu. Osmanlılarda şarap kültürü olduğuna dair kısacık bir paylaşımın ardından Sayın Baykal, Ermeni tarihinden de bahsetseniz sevinirim deyince, seve seve dedim. Latife olarak Abdülhamit döneminden başlayarak mı? Yoksa II. Mahmut'tan itibaren mı olsun diye yazdım. Cevaben Berlin Anlaşmasından itibaren olsa da olur ama ben eski tarihi de merak ediyorum dedi.


Bu yazıda biraz eskiye gideceğiz. Ermenileri Kafkasya'ya önce bir getireceğiz. Biraz tarih atlayıp Berlin Antlaşmasından kısacık bahsedeceğiz. Diğer bilgileri birkaç yazıda hem tarih hem kültür açısından değerlendireceğiz.


Anadolu topraklarında tarihsel olarak hep işbirliği içinde olduğumuz iki kavmiyetle (Ermeniler ve Yahudiler) bugün niye böyleyiz? Tebâ-i sadıka'dan "af edersin Ermeni" söylemine nasıl geldik? Şöyle bir bakalım;


Anadolu tarihçiliğinin atası Herodot; "Ermenilerin bir Frig kolonisi olduğunu ve Ermeni dilinin ata-dili konuştuğunu" söylemektedir. Yine Herodot 'a göre "Balkanlardan Anadolu'ya göçe başlayan Frigler M.Ö. 8. yüzyıldan sonra özellikle Ankara, Afyon, Kütahya ve Eskişehir hattında önemli kültür izleri bırakır".


"Phrygialıların donanımları Paphlagonialılarınkine çok benziyordu, ama küçük değişiklikleri vardı. Makedonialılara göre Phrygialılar, Avrupa'da oturdukları zaman Bryg adını taşıyorlardı ve onların komşularıydılar, Asya'ya geçtikten sonra yurtları ile birlikte adları da değişmiştir. Phrygia kolonları olan Ermeniler, Phrygialılar gibi giyiniyorlardı ve bunlar da Phrygialılar gibi, Dareios'un kızlarından biriyle evlenmiş olan Artokhmes'in buyruğu altındaydılar. (Herodotos. Tarih 7.73)

Ermeniler kuvvetle muhtemel M.Ö. 6. yüzyıl da Batı'dan bir baskıyla Urartuların (Van ve çevre iller) yaşadığı yerlere göçe zorlandılar. Burada yaşayan Urartu halkıyla kaynaştılar ve birbirleri içinde eridiler (Her göç toplumunda olduğu gibi -yerli göçere, göçer, yerliye benzemeye başlar). İki halk birbirinden farklı olduğu gibi dil yapıları da farklıdır.


Yukarıdaki tarih teorisine karşı çıkanlarda vardır onlarda Ermenilerin veya dillerinin Balkanlar'da ortaya çıktığına dair teori, zamansal çizelgelerdeki tutarsızlıklar, genetik ve arkeolojik kanıtların eksiklikleri nedeni ve son yıllarda, daha fazla inceleme ve eleştirel yaklaşımlar geliştirerek yeni tarih teorileri ortaya atmışlardır. Ermenilerin Güney Kafkasya'ya özgün olduğu görüşü, Ararat Ovalarını Ermeni kültürünün beşiği olarak gören, eski Ermeni tarihi hesapları ve efsaneleri ile birlikte, modern genetik araştırmalar ile de desteklenmiştir. Bu minvalde bazı bilim adamları, Friglerin veya akraba oldukları iddia edilen Muşki halkının da, aslen Ermeni Yaylarından olduklarını ve Batıya doğru hareket ettiklerini ileri sürmüşlerdir.


Birçok araştırmacı Ermenice'nin, Yunanca ile olduğu kadar Hint-İran dillerine' de yakın olduğuna inanır. Bu görüş, bazı bilim adamları tarafından, Proto-Ermeni, Proto-Yunan, Proto-Hint-İran ve muhtemel Frig dilinin'de iniş yaptığı, Hint-Avrupa dili içinde, varsayımsal (Greko-Aryan veya Greko-Ermeni-Aryan) olarak da adlandırılan (klad veya monofiletik) bir dilsel yapının da önerilmesine yol açmıştır. Dilbilimci Ronald Kim'e göre;(2018) Ermenice ve Yunanca arasında kladistik bir bağlantı için yeterli kanıtlar yoktur ve bu iki dil arasındaki ortak özellikler sadece temas sonucu açıklanabilir. Ermenice'nin, Hint-İran ve Baltık-Slav dilleriyle paylaştığı morfolojik özellikler'de erken bir temas'dan kaynaklıdır.


Ermeni kelimesi Ermenice diliyle ilgili değildir, coğrafi bölgeye karşılık gelmektedir. Pers Kralı I. Dareios Dönemi M.Ö. 515 tarihli Behistun Yazıtında Persçe "Armina" olarak adlandırılan bölgeden türetilmiştir. Armenia biçimi ilk olarak Miletoslu coğrafyacı Hekataios tarafından kullanılmıştır. Bölge uzun bir süre Partlar ve Romalılar arasında mücadele sahasına dönmüştür.


En parlak zamanlarına M.Ö. 1. yüzyılda II. Tiridates (M.Ö. 95-55) önderliğinde ulaşmıştır. M.S. 4. yüzyılda III. Tiridates döneminde Hıristiyanlığı kabul eden Ermeniler, M.S. 5. yüzyılda Mesrop'un çabalarıyla kendi alfabelerini oluşturmuşlardır.


M.S. 9. yüzyılın ortasında Pakraduni Hanedanından 1. Aşot liderliğinde tekrar bağımsız bir krallık kurulmuş ve 10. yüzyılın ortasında başkent Divin'den Kars Ani'ye taşınmıştır.


1045 yılında Bizans sonrası süreçte ise Selçuklular Ani'yi ele geçirir. Hatta Ermeniler Bizans'tan çok çektiği için Selçukluların gelişi sevinçle karşılanmıştır.


Urfalı Ermeni Tarihçi Mateos ve 11. Yüzyıl Ermeni tarihçisi Stepanos bu sevinçle karşılamayla beraber Türklerin Anadolu'ya yerleşme girişimlerinde Ermenilerin yardımlarından ve işbirliklerinden detaylı olarak bahsetmişlerdir.


Antik tarihi burada bırakıp, 1878lere gelelim. Antik tarihten yolculuğumuz Strabon Geographika'sı dahil birçok kaynak üzerinden devam edecek. Onları yazının ikinci belki de üçüncü kısmına doğru bitirelim.


Günümüz magazin tarihçiliğinin en sevdiği fakat her kesimin kendi meşrebine göre okuma yaptığı kısımlar. Bunlardan en önemlilerinden biri meşhur Berlin Kongresi ve sonucunda imzalanan Berlin Anlaşması. Rusların tarih sahnesine çıktığı dönemden başlayarak devam eden Doğu Roma - Rus (Slav) çekişmesi Ottomanlar döneminde de devam etmiştir. O gerginliklerden tarihimizde 93 harbi diye bilinen Ottoman-Rus savaşları sonucunda Ruslar İstanbul Yeşilköy'e kadar gelmiştir. Yeşilköy ya da o dönemki adıyla Ayastefanos yeni Rus - Ottoman sınırı olmuştur. Ruslar tüm dünyanın gözüne soka soka burada bir de zafer anıtı dikmiştir. Sonrasında İngilizlerin kendi çıkarlarına uygun olması sebebiyle Ruslar çekilmeye ikna edilmiş ve sanki büyük bir askeri zafer sonrası olayı gibi bu zafer anıtı yıkılmıştır. Bu anıtın yıkılması sırasında ilk film çekimi yapıldığı tarihi kayıtlara düşülmüş olması sebebiyle Türk Sinemasının ilk kaydedilen filmi olması hasebiyle Türk Sinemasının başlangıç tarihi kabul edilmektedir.


3 Mart 1878 de Rusların işgal ettiği Ayastefanos da Ottomanın mağlubiyeti kabul ettiği ateşkes anlaşması, Türk - Ermeni sorunun milat tarihinin başlangıcı olmuştur. Ermeni kartını hoyratça oynayan Rus Çarlığı, Kafkasya da yeni kontrol alanı yaratabilmek amacıyla Ermeni milliyetçiliği körüklemiş ve bu ateş bütün dostluk tarihini yakıp kavurmuştur.


Ottomanın bu anlaşmayı yeniden gözden geçirme talepleri İngiltere'nin İstanbul tahtından birçok ayrıcalık koparmasından sonra İngiltere'nin Rusya'yı iknası ile Berlin de gerçekleşmiştir.


İngiltere, 30 Mayıs 1878 tarihinde Londra'da Rusya ile Ayastefanos anlaşmasında yapılacak değişiklikleri içeren gizli bir anlaşma imzaladı. Ayrıca Avusturya'nında onayını alarak Berlin'e geldi. Böyle bir kongrenin toplanmasında Almanya'nın da büyük katkısı olmuştur.


Bu kongreye İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya, İtalya, Almanya ve Ottoman Devleti delegeleri katılmıştır. Toplantıya Almanya Başbakanı Bismark başkanlık etmiştir. Kongre 13 Haziran da başlamış, 13 Temmuz 1878'de son bulmuştur.


Ermeniler Ayastefanos anlaşması ile elde edemedikleri bağımsızlıklarını Berlin Kongresi ile elde edecekleri ümidiyle Hırimyan, Episkopos Horen Narbey ile katip tercüman olarak da İstipan Papazyan ile Minas Çeraz'dan kurulu bir heyetle katıldılar. İlk zamanları konferans heyetinden iyi kabul gören Ermeniler, isteklerini ayrı ayrı Avrupa devletlerinin temsilcileriyle görüşerek, kongreye birçok bildiri sunmuşlardır. Ancak Kongrede alınan kararlar önceden İngiltere, Avusturya ve Rusya arasında kararlaştırıldığından Ermenilerin önerileri fazla dikkate alınmamıştır. Zaten İngiltere Berlin Konferansından 10 gün önce Ottoman Devleti ile imzaladığı gizli Kıbrıs Anlaşmasının I.maddesinde ermenilerle ilgili şu maddeyi koymuştur;


"Rusya Devleti, Batum, Ardahan ve Kars veyahut anılan yerlerden birini işgali altında tutup da ilerde herne zaman olursa olsun kesin barış anlaşması ile, otonom Ottoman ülkelerinin Asya topraklarından bir kısmını daha tutacak ve istilaya başlayacak olursa, o halde, İngiltere Devleti adı geçen toprakları silahla korumak ve savunmak üzere Ottoman Devleti ile birleşmeye söz verir ve buna karşılık Zat-ı Hazret-i Padişahı da büyük şehirlerde bulunan Hıristiyan uyruk ve sairenin iyi daire ve korunmalarına ait ileride iki devlet arasında kararlaştırılacak olan gerekli düzeltimi yapacağını İngiltere Devletine vaad ile beraber adı geçen Devleti sözünü yerine getirmek için gerekli araçları, sağlıyabilecek bir hale koymak için kendisine Kobrıs Adası'nı ayırır ve asker koyarak adayı idare etmesini uygun bulur."


Bu durum kongrede açıklanınca Ermeni sorunu da kesilerek bu iş İngiltere'ye bırakılmıştır.


Berlin Anlaşmasının 61. maddesi Ermenilerle ilgili olup, şu şekilde düzenlenmiştir;


"Bab-ı Âli Ermenilerin oturdukları illerin, yeri gereği muhtaç oldukları ıslahat ve düzenlemeleri gecikmeden yapmayı ve Kürtlerle Çerkezlere karşı güvenlik ve rahatlarını korumayı üstlenir ve bu konuda alacağı önlemleri sırası geldikçe devletlere bildireceğinden, adı geçen devletlerde bu tedbirlerin yapılmasını gözeteceklerdir."


Berlin Anlaşmasının 62.maddesi de Ottoman Devleti yönetimi altında yaşayan Hıristiyan unsurlara birtakım haklar getirdiğinden Ermeniler de Hıristiyan olduğundan bu madde onları da ilgilendirmektedir.


Ermeni heyeti, aslında Rus kontrolü yerine Avrupa kontrolünün konmuş olmasından dolayı hoşnut kalmışlarsa da temelinde izledikleri bağımsızlık elde olunamadığından dolayı pek fazla üzgün idiler. Bunun için tekrar girişimlerde bulunmaya karar verdiler. Paris'teki Rus elçiliğine başvurdular. Bu başvuruların karşı da Rus siyasetinin doğu Hıristiyanlığı ile meşgul olmadığı yanıtını aldılar. Diğer temsilcilerden de iyi kabul görmediler. Durumu İstanbul Patriki Nerses Vajabedyan'a yazarak talimat istediler. Nerses, bu kararın şiddetle protesto edilmesini bildirdi. Bunun üzerine kongreye şu protestoyu verdiler;


"Ermeni Temsilciler Heyeti haklı ve aynı zamanda ılımlı olan önerilerinin kabul edilmemesinden dolayı üzüntülerini bilgilerine sunarlar. Milyonlardan meydana gelen ve şimdiye kadar hiçbir yabancı emeline araç olmayan, Türkiye'deki bütün Hıristiyan uluslardan daha fazla baskılara uğrayan, Türkiye'ye hiçbir sıkıntı vermeyen, hiçbir büyük devletin ırkdaşı olmayan biz Ermeniler, diğer Hıristiyanlar gibi korunacağımızı ümit ediyorduk. Yine biz hiçbir siyasi eğilimi olmayan bizim gibi bir ulusun, korumaya kavuşacağını ve Ermenistan'da Ermeni memurlar yönetiminde yaşayacağımızı sanıyorduk. Ermeniler aldandıklarını anladılar, hakları tanınmadı. Çünkü kendileri sakin bir ulustur. Kiliselerinde bağımsız bulunmakla uluslarını korumuş olmakla birşey kazanmadılar.

Ermeni heyeti aldığı bu dersi, birlikte doğuya götürecektir. Fakat hiçbir zaman, Avrupa, istediklerine ve davalarına ümit veren bir yanıt verinceye kadar da seslerini yükseltmekten vazgeçmiyecektir."


Bu protestoyu verdikten sonra Ermeni Heyeti Türkiye'ye döndü. Ermeniler bu konferansa pek ümit bağlamışlardı. Ottomanların Ruslara yenilmiş olmasına neden olan bu savaş sonunda, öteden beri izledikleri bağımsızlığı elde edeceklerine ve Balkanlardaki siyasi emellerini gerçekleştirmeye çalışan Rusların kendilerine de amaçlarını elde etmek için yardım edeceğini bu defa da kuvvetle ümit etmişlerdir.


(Devamı var...)






Kaynakça:

Herodotos. Tarih. Çeviren, Müntekim Ökmen. İş Bankası Kültür Yayınları. XV. Basım. Ocak 2019, İstanbul.

İPLİKÇİOĞLU Bülent. Antikçağ'da Armenia, Ermenilerin Kültür ve Tarihine Toplu Bakış. https://m.facebook.com/stroy.php?stroy_fbid=pfbid02S14SmGHs8u

METİN Halil. TÜRKİYE'NİN SİYASİ TARİHİNDE ERMENİLER VE ERMENİ OLAYLARI. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. 1991, İstanbul.

AYDIN Selahattin. Instagram yazıları.


Görsel Kaynak: https://tariharsivi.org/icerik/2266/ermeni-tarihi.html

130 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page