top of page
Yazarın fotoğrafıözdenbekir karakaş

BETON EKONOMİSİ, RANT DİNİ 3

RANTİYE, RANT




Google sözlükte Rantiye : (ad) hiç çalışmadan, üretici hiçbir iş yapmadan malının, mülkünün, hisse senetlerinin ya da bankada bulunan parasının geliriyle rahat bir yaşam süren kimse.

Tanımı ararken Google azizliği olarak sözlük çerçevesi altında bu tanımı verdi. Her bir kelimesi özenle seçilmiş, olabilecek en güzel tanımlardan biri. Bu tanım üzerinden gidersek Rantiye-Şantiye karşılaştırmasını yapmak daha da kolay olur.


Peki Türk Dil Kurumu Büyük sözlüğü ne diyor Rantiye için;

Rantiye (İsim. Fransızca rentier) Getirimci

Kısacık içine hepsini alan aynı zamanda rantiye’ye Türkçe bir karşılık önerisi olarak duran bir kelime. Getirimci ve Girişimci rahatlıkla karşılaştırılabilir.


------------------------




Rantiye mülk (akar, akaret); aslında Türkçede, hukukta ve günlük söyleyişte emlak dediğimiz, gayrimenkul veya taşınmazdır. Taşınmaz, duran varlık yani temel olarak statik bir yük. Ticari bilançolarda sermayenin üstünde çoğu zaman baskı yaratan bir pasif varlık türü. Bunun karşılığı menkul bir yerden bir yere taşınabilen değer üretebilen mal ve değerdir.


--------------------------------------




Sağ iktidarların empoze ettiği 2 anahtardan biri ev, biri araba. Ev özellikle sağ iktidarların kozudur, başını sokacak ev, kiradan kurtulma, gelir getirecek yatırım söylemleri. Halbuki İslam'da ferdi mülkiyet yoktur. İslam hukuk sistemi, miras sistemi sanayinin ve ticaretin büyük ortaklık ve girişimlerin önünde en büyük engellerden biri olmuş, inananlar bir süre sonra rantiye yoluyla gelire yönelmişlerdir. İslam'da ferdi mülkiyet uygulaması olmamasına rağmen bunun etrafından dolanılmış hatta görmezden gelinmiştir. ÖZELLEŞTİRME, THACTER VE ÖZAL İngiltere modern ve sömürge tarihinin her döneminde başrol oyuncularından biridir. İki dünya Savaşı dahil Başbakanları hep dünya politikalarına yön verenlerden, harita çizenlerden olmuştur ama hiçbiri ülke ekonomisinde Barones Margaret Thatcher kadar büyük bir dönüşüm yaratamamıştır.


Onun “toplum diye bir şey yoktur” sözü daha uzun süre hangi anlamları içerdiği açısından tartışılacak ve bir çok tespitler yapılacaktır. Ama 1980’lerde iyice sıkışmış olan dünya ekonomisini farklı bir yola sokan tam bir doktrin sahibidir.

Model “önce düzenle, soruları sonra sor” kuralı yerine (klasik İngiliz düzenidir kendileri), “önce yap, düzenlemeyi sonra yap” kuralını getirdi. Yeni modelin Türk toplumuna yansıması Özal döneminde “Siz yapın, prosedür arkadan gelir” ile “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” mirası şeklinde oldu. İngiltere de; ister sendikalardaki reformlar açısından olsun, isterse döviz kurlarının serbest bırakılması, kitlesel özelleştirmeler, sosyal konutların satışı olsun Thatcher, büyük bir ülkede savaş sonrası devlet içi konsensüse ciddi bir şekilde karşı çıkan ilk lider oldu. Ama yalnız değildi. Başbakan olduğunda küresel çapta devlet karşı hareket zaten başlamıştı. Üstelik Thatcher’dan kısa süre sonra 1980’de ABD’de Ronald Reagan devlet başkanı oldu. Bir çok açıdan Thatcher’ın iktidarının ilk yıllarındaki mücadelesi makro ekonomikti. Enflasyona karşı faiz oranları yüzde 10’un üzerine çıkarıldı; 1981’de artan işsizliğe karşı vergiler yükseltildi. Ekonominin tabandaki işleyişine karşı asıl mücadelesi ise daha sonra gelecekti. Bütün bunları yaparken Thatcher, en sert muhalefeti göğüsleyerek kolektivist güdüye karşı savaş açan politikacı oldu. Fakat tüm iktisatçılar ve ekonomistler açısından onun ilk hatırlanacak mirası piyasa lehine yaşanan değişimdir. Bugün etrafımızı saran ve değişmesi pek muhtemel olmayan asıl değişim budur. Finans krizleri nedeniyle bazıları piyasanın aşırı serbestliğinden rahatsızken, sağ iktidarların bireyselci yaklaşımı daha fazla desteklemeleri ve sosyal ve kolektivist düşünenler bu doktrinin felakete götüreceğinden şikayetçidir. Üreticiler ve piyasa ise tüketicinin aşırı güç sahibi olmasından ve tüm pazarlama kanallarının buna göre dizaynından mustariptir. Thatcher döneminin Türkiye’deki lideri Özal, Thatcher ile hemen hemen aynı politikaları izlemiş, ikili görüşmelerinde birbirlerinden etkilendiklerini anlatmışlardı. Özal kendisine Thatchercı, Thatcher ise kendisine Özalcı diyordu. Hatta, Londra’da onuruna yemek verdiği Türk mevkidaşı Turgut Özal’a söylediği “Hükümetlerimizin, şahsi girişime ve özel teşebbüsün önemli rolüne ağırlık veren ekonomi politikaları arasında bir çok benzerlik bulunduğunu biliyorum. Hatta bir İngiliz gazetesi bana, politikalarımın Thatchercı değil, Özalcı olduğunu söyledi. Bunu iltifat olarak kabul ediyorum.” Sözleri kayıtlardadır (18 Şubat 1986). İki yıl sonra bu kez Özal’ın konuğu olarak bulunduğu Ankara’da “İster Özalcı deyin, ister Thatchercı; amacımız aynı; halklarımız için iyi bir yaşam.” İfadelerini kullanmıştır.

Özalizm, Thatcherizm veya Neoliberal model Türkiye'de şu değişiklikleri yaptı; · Özelleştirmeler · Sendikaların Neoliberal modele uygun hale getirilmesi, disipline edilmesi · Para politikalarını ekonominin merkezine alma · Dış ticarette serbesti · Dışa açılma · Kapalı ve korumacı ekonomi modelinden çıkma Bunun yanında bu modelin Thatcher’ın veya Özal’ın değil IMF’nin olduğunu, modelin esas sahibinin dünya para tekeli ve IMF olduğunu iddia eden görüşler vardır. Bu modelin IMF'nin ortaya koyduğu ve o dönemde ekonomik çıkmazda bulunan İngiltere'de iktidara oynayan Thatcher'ın, bunu İngiltere'ye uyarlayıp modellediği görüşü elde bulunan bulgularla yadsınamaz bir görüştür.

Söz konusu modelin dünya ekonomisine iyi bir okuma yapıldığında 1970’lerden beri IMF tarafından reçete olarak sunulduğu açıklıkla görülmektedir. 1970’lerde Şili’deki askeri cuntanın yönetimi devralmasından 1980’de Türkiyede askeri cuntanın yönetimi devralmasına kadar, yapılan incelemelerde askeri cuntaların ekonomik model olarak bu acı reçetenin bir şekilde kullanıcısı olduğu apaçık görülmektedir. Özal'ın Askeri cuntanın ekonomisinden sorumlu olduğu, 24 Ocak kararlarının baş mimarı olduğu da unutulmamalıdır.

54 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page