top of page

DUAYENİ ÇOK, İŞ BİLENİ AZ YURDUM

  • Yazarın fotoğrafı: özdenbekir karakaş
    özdenbekir karakaş
  • 1 Ağu 2022
  • 2 dakikada okunur


Birkaç zamandan beridir, haftanın belli günleri belli konularda yazmayı düşünüyordum. Linkedin mecrasına gerçek anlamda ciddi bakan, hoş bir ortam olması gerektiğini düşünen birisi olarak; bu mecra da kimi zaman "burası iş ve ticaret platformu, sulandırmayın, yeri değil " minvalinden şeyler yazan insanlar bilmeli ki Türkiye'nin iş ortamı da aynı bu platform gibi (zaten kendileri de biliyor da bilmiyormuş gibi yapıyorlar) ortaya karışık.

Dünyanın 20 büyük ekonomisinden biri olma hayali olan (her üçüncü dünya veya gelişmekte olan şekerini yiyen ülkeleri gibi) ülkede ekonomi basını hatta medyası olmamasını tuhaf karşılamayan insanlar. Siyasetten, felsefeden, kültürden konuştu mu böyle bir paylaşım oldu mu rahatsız oluyorlar. Bu kadar KOBİ'si, işletmesi ve girişimcisi olan ülkede günlük ekonomi gazeteleri (pardon gazetesi bir Dünya kaldı galiba) toplam tirajı ne kadar acaba? Linkedin de CEO 'dan aşağı unvan taşımayan bu iş dünyası insanlarının kaçı ekonomi ve iş dünyasında neler olup bittiğini takip ediyor. Ekonomi televizyonları kaçının ofisinde açık arada bir göz atıyor. Halbuki gezdiğim Kobi ve işletmelerin en az %80'inde ahaber ve TRT haber sürekli açık (aynı bir dönem malum bir gazete mutlaka masa üstlerinde olur, onların kanalı sürekli açık olurdu). İşte bu minicik sebepler bile ülkemde ki iş dünyasının halini gösteriyor. Bizim gibi ülkelerde hala kasaba esnaflığı veya kırsal tüccarlığı mantığıyla iş yapılması makul görüldüğü için bir türlü sayılı ekonomilerden biri olamıyoruz. Tabi daha çok şey var ama bunları yazalım ki, sonra ki yazılara konu kalsın.

Hiç kısa cümlelerle konuşamadığım gibi kısa kısa yazamıyorum. Sanki muhabbettim çok tatlıymış (bana öyle geliyor ama, biliyorum değil) gibi, uzun uzun yazıyorum. Gelelim şu duayen konusuna "nal gibi" başlık koyunca ona giriş yapmak gerek.

Duayen bize İngilizceden girmiştir fakat Fransızcadır kökeni doyen, doyenne; "görev sürelerine göre kıdemli elçidir. İngiliz dilinde, duayenin anlamı Fransız tanımından, bir grubun herhangi bir kıdemli üyesine, özellikle de bilgisi veya yetenekleri diğer üyelerinkini aşan birine atıfta bulunacak şekilde genişletilmiştir". Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğünde " Fransızca doyen 1. isim Aksakal 2. isim Kordiplomatikte kıdemlilik bakımından başta gelen diplomat" anlamlarındadır. Türk kültüründeki "aksakal" günlük kullanımımız tam karşılamaktadır. Bizim iş dünyamızda saçına, sakalına birazcık ak düşen, bir sektörde on beş günden fazla zaman geçiren herkes duayendir.

Duayenle niye başladım. Bugün eşimle beraber baş başa gezmeye çıktık. Bir yandan İstanbul'u mu gezerken (gerçekten doğma büyüme İstanbullu olarak -gerçek İstanbullu- İstanbul'um), Hanıma gel değişik bir şeyler yiyelim dedim. Yer Beyoğlu, İstiklal Caddesi (bayağıdır çıkmıyordum, bir Arap Caddesi haline geldiğinden, İstanbul geleneğinden kopartıldığı için doğup, büyüdüğüm yerlere gidemez oldum), birçok mekanın önünden geçtik, içine girdik. Asmalı Mescidi adım adım gezdik. Yeni mekanlar açılmış, eski mekanlar bir köşeye sıkışmış kalmış ya da kapanmış. Bu yeni mekanları hep duayenler açmış. Ben kendilerine "pabucumun duayenleri" demeyi uygun buldum. Çünkü zerre bir şey bilmiyorsunuz, süper egosunuz, kendi duayenliğinize -fikrinize bile değil- aşıksınız, kendinizle ilgili kara sevda yaşıyorsunuz.

Niye mi? O da haftaya...

Son söz;
Süper ego duayen falan dinlemez; batırır, boğar insanı. Ve battığınızın, boğulduğunuzun farkına bile varamazsınız.

Bu yazı 10 Ekim 2020'de Linkedin'de yayınlanmıştır.

Comments


Tesekkürler!

bottom of page