Bu yazı ilk olarak 24 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Hitler dönemini anlatan belgesellerde kitaplarda hep aynı şeyleri görürsünüz. Hitler ve partisi iktidara tutunabilmek ve yanlışların üstünü kapatıp yeni gündemler yaratabilmek için kontrollü düşmanlar ve düşmanlar yüzünden oluşmuş kontrollü mağduriyetler yaratmışlardır.
Günümüz Türkiye siyasetine baktığımızda gördüğümüzde aynı böyle bir durumdur. İktidar her dönem için kendi düşmanlarını yaratmış, bu kontrollü düşmanlar sayesinde kontrollü mağduriyetlerin mağduru olmuştur. Kitlesi itibariyle iktidar nimetlerinden faydalanmaya teşne olan taraftalar -muş gibi bu mağduriyeti algılamış ve düşmanlara düşman olmuştur.
İktidar, kitlesi, yandaşları, paydaşları ve destekleyicileri yeni bir mantık oluşturmuş bu mantıkla tüm safsatalar ve hatalı akıl yürütmeler iktidarı verdikleri güç olan lider tarafından söylendiğinde amentü gibi kabul edilmiştir. Fazlaca yorumlama, düne bakma yoktur. Onların söyledikleri şeylerin dışında söylenen her şey eleştiri, yıkıcı muhalefet, düşmanlık ve düşman işbirlikçiliğidir.
Tüm sağ iktidarların oportünist, pragmatist ve Makyavellisi düşünce sistemleri uydurma muhafazakar veya kendi icatları mütedeyyin liberal bakış açısıyla yorumlanmış ve iktidar için her şey mubahtır mantığı uygun bir inanç haline getirilmiştir.
Klasik AKP düşüncesinin bir devamı olarak bugünkü gündemi işgal eden Gül-Erdoğan restleşmeleri başta anlatılmaya çalışılan kontrollü düşman ve kontrollü mağduriyetin bir başka versiyonudur.
Erdoğan ve üst aklı "danışmanları" tarafından Anayasa modelinde yapılan değişiklik kendilerince meşru ama toplumun büyük kesimi tarafından meşru görülmese bile fiiliyatta otoritenin onayıyla uygulamaya konuldu, bunlar olurken de konjoktürel değişimler bu yeni gelen sistemde daha uygulanamadan belli aksaklıkları gösterdi. Erdoğan'ın MHP ile yaptığı ki AKP tabanına rağmen koalisyon fazla bir şey kazandırmadı, bir taraftan da milletvekili sayısı arttırılacak mecliste MHP baraj altında kalacağı için AKP tarafından bu partinin ileri gelenlerine kontenjan ayırma zorunluluğu getirdi. Diğer taraftan MHP koalisyonu döneminde zorunlu olarak girdiği ırkçı, milliyetçi, kan siyaseti sebebiyle aslında güçlü olduğu Kürt oylarında büyük bir kayıp yaşanması AKP-Erdoğan'ın manevra sahasını daraltı. MHP öngörüsüyle HDP milletvekili, belediye başkanı ve parti liderinin tutuklanmaları AKP-Erdoğan siyasetini Güneydoğuda açıklaması zor bir döneme soktu. İYİ parti faktörü bunların üzerine tuz, biber ekti.
Bu süreçte şarkiyatçı her siyasi gibi Bizans oyunları, saray entrikaları devreye giriyor. Şimdi Erdoğan'ın kafasında bir kaç düşünce var:
1. Her şeyin sorumlusu olarak görülen Cehape zihniyeti ve Kılışdaroğlu söylemi çok sulandı. Kendi kamuoyunu çok bıktırdı. Bir de eleştirip eleştirip o taraftan gelen öneriler uygulamaya konulduğunda karşı tarafın eline fazlaca malzeme verilmiş oldu.
Bu sebepten Cehape zihniyeti ve Kılışdaroğlu söylemi ara ara söylemin tadını arttırmak için kullanılacak, parti içindeyken dışarıya itilmiş ama suni düşman olarak gösterilecek Gül ve ekibi hedef alınacak. Zaten Erdoğan taraftarları ve kamuoyu Erdoğan'ın şahsında kardeşim diye hitap ettiği herkesi belli bir süre sonra tasfiye ettiğini biliyor. Bu yüzden kendi kamuoyunu dinamik tutabilmek ve sağ oyları hiç değilse erken seçim kararı alana kadar kendi kontrolündeki düşman ile paylaşmak ve sağın parlayan yıldızı Akşener etrafında oluşan ilgiyi kırmak oradan biraz oy alabilmek için Gül'ün etrafında geçici bir tepki kuşağı yaratacaklar ve seçime kadar Erdoğan muhalifleri kontrol edemeyecekleri bir satıh yerine kontrol edebilecekleri bir satıhta bulunacak.
Gül karakter olarak buna uygundur. AKP'nin kurulduğu günden beri ki duruşu, çıkışları iyi okunabilirse böyle olduğu görülür. Gül gerçek bir muhalif olarak ortaya çıkamayacağını Başbakanlığı, Cumhurbaşkanlığı döneminde ayrıca Cumhurbaşkanlığı döneminden bu güne kadar aslında açık olarak gösterdi. Erdoğan'ın her mağduriyet ihtiyacı olduğu dönem de danışıklı dövüş tadında kamuoyunun ve muhaliflerin gazı alındı, Gül bir Demokrat şahika olarak lanse edildi. Ve görevi bitince sessizce çekildi. Şu anki görevi de geçici.
2. Anayasa mahkemesinin kimilerine göre sürpriz olacak kararı : Referandum sonucunun bazı maddelerinin askıya alınması. Bunlar içinde en önemlisi yeni seçim sistemi % 51 sorunu. Tüm aritmetikler % 51 olayının Erdoğan için zor olduğunu , hele 2. tura kalırsa hayal olduğunu gösteriyor. İktidar erki bunun farkında, zaten sırtında bir MHP yüküyle girmek istemeyen AKP-Erdoğan , bu yeni dar bölgeli seçimde Güneydoğuyu ve Nüfus yoğunluğu olan Marmara, Eğe ve Trakya'da işi zorken şansı ve meclis çoğunluğu çok az gibi. Bu yüzden erken seçime giden yollar Anayasa Mahkemesinin kararıyla pürüzsüzce döşenmiş olacak.
3. Kürt oylarına ihtiyaç duyan bir AKP-Erdoğan siyaseti önümüzdeki kısacık bir sürede Kürt politikasında keskin bir manevra yapacak. İlk olarak parti sözcüleri kanalıyla sonra bölgenin önde gelen kişilerine 'bunlar AKP ye yakın isimler olacak' bir partinin yöneticilerinin tutuklu olmasının demokratik olmadığı söylenecek "ki ilk olarak Meclis başkanı bütçe görüşmeleri sırasında söyledi" ve saraydan lütuf olarak tutuklu milletvekillerinde hiç değilse bir kısmı ve özellikle Eş başkanları tutuksuz yargılanmak için bırakılacak. Bu ellerindeki saray basını sayesinde büyük bir demokratlık! liderlik!! olarak kamuoyuna sunulacak. Bir Kürt oyu bile kıymetli.
4. 4 eğilimi dengeli olarak bir türlü bir arada barındıramayan ama bunu sürekli denemekten ve kendini böyle tanıtmaktan yorulmayan Türk sağının ANAP'tan beri ki süreçte düştüğü duruma AKP de düşmüştür. Saray ve partinin akil kadroları bunun farkındadır. Seçmen kitlesi yalnızca dini argümanlarla ve sanal düşmanlarla bir süre daha avutulabilir, Türk sağ seçmeni ekonomiktir, şark kurnazıdır. Rantiyesinin azaldığını hissettiği anda yeni Krallar bulabilir. AKP, Demokrat Parti, ANAP, DYP'nin yaptıklarını birazda fazlaca dinle bulayarak sunmuştur. Rant kazancına fazlaca alışkın olan ve bunu dine uygun bulan büyük bir kesim bu yüzden sonuna kadar mevcut iktidarı desteklemektedir. Ekonomi daraldığında bu kesimler iktidarları finanse etmek yerine, kendilerini finanse edecek iktidarlar bulurlar. Erdoğan seçmen kesimini çok iyi tanıdığından dolayı, Ekonomik daralmayı hissettirmeden geçiş yapmak istemektedir, ama bu olanaksıza yakındır.
Sağ iktidarlar giderken, zücaciye dükkanına girmiş fil gibidirler.
Comments