top of page

“EĞİTİM ŞART” SÖZÜNÜN BABASI ZALİM BİLGE; PERİANDROS

  • Yazarın fotoğrafı: özdenbekir karakaş
    özdenbekir karakaş
  • 15 Nis 2022
  • 9 dakikada okunur


Yedi bilge yazı dizimize en ceberut, en acımasız ve döneminde sonrasında hakkında birçok polemik konusu çıkmış bir Kral bilgeden başlamak tuhaf gelmiş olabilir. Tuhaf dönemler yaşadığımız zamanlarda böyle tuhaf bir karakteri okuduğunuzda hem bu bilgenin nasihatlerinden, hayat hikâyesinden hem de bazı konuların günümüzdeki bazı şeylere ne kadar benzediğini görerek bilgi sahibi olacaksınız.


Aristo ve Platonun anlatımlarında bile birbiriyle çelişen Periandros, M.Ö. 627 (635’den önceki bir tarih denmesi daha doğru olur) Korintos’da Kral babasının hüküm sürdüğü topraklarda doğdu. Yine M.Ö. 585 de Korintos’da öldü. Ölmeden önce mezar yeri gizli kalsın diye yaptığı oyun (eğer doğru ise) birçok kaynakta anlatılmaktadır.



Periandros zalim mi idi, iyi otoriter bir yönetici mi idi? Elimizdeki kaynaklar birbirleriyle taban tabana zıt karakterler anlatmaktadır. Ortak nokta; kişiliğinde Oedipal çatışma ve anneye karşı bağlılık problemi olduğu yönündedir. Daha gençlik dönemlerinden itibaren annesi ile bir aşk ilişkisine girdiğine dair söylentiler olduğu sonraki dönem kaynaklarında yazılmaktadır. Bu durumun onun yaşadığı dönemde tuhaf bir durum olmadığı sonraki dönemlerde toplumsal ahlaki değer yargılarının değişmesi sebebiyle yazanlar tarafından ahlak dışılığı öne çıkarılmış olması muhtemeldir. Bu yalnızca Ege Uygarlıklarında değil o dönem öncesi tüm uygarlıklarda bizim bugün ensest diye toplumsal cezalandırmaya tabi tuttuğumuz şeyler toplumsal hayatın gerçekleri idi.


Periandros’un babasından ve bu bilgeye bıraktığı mirastan biraz bahsetmek gerekmektedir. Orada anlatılan ve birçoğu mitolojik hikâyelerinin benzerleri bugün inanç sistemlerimizde mucize olarak görmekteyizdir. Periandros’un hikâyesinin de aynı şeyler geçerlidir. Simgeler, semboller olayların anlatılış şekli yaşadıkları mucizevi olaylar hep o kutsallaştırma mitinin eseridir.


Periandros’un babası Kypselos, M.Ö. 7. yüzyılda Korintos'un ilk tiranıydı. O dönem artan zenginlik ve daha karmaşık ticari ilişkiler ve sosyal yapılarla birlikte, Yunan şehir devletleri geleneksel kalıtsal rahip krallarını devirme eğilimindeydi; En zengin arkaik şehir devleti olan Korintos, öncülük etmişti. Tiranlar genellikle halk desteği ile iktidarı ele geçirdiler. Çoğu zaman tiranlar mevcut yasaları ve gelenekleri desteklediler ve kült uygulamaları konusunda oldukça muhafazakârdı, böylece kendi kişisel güvenlikleri için çok az risk ile istikrarı sağladı. Rönesans İtalya'sında olduğu gibi, doğal olarak onun yerine bir kişilik kültü geçmiştir. Bu külte dayanak olarak eski rahip kralın ilahi hakkı tirana meşru hale gelmişti.


Korintos'un son geleneksel kralı Telestes, Arieus ve Perantas tarafından öldürüldükten sonra artık kral kalmamıştı; bunun yerine eski antik kent yöneticisi aileler denilen Bacchiadae üyeleri olan prytanlar her biri bir yıl hüküm sürdü. İktidar hanedanlığı sırası Bacchiadae ailelerinkinden birinin üyesi olan Eëtion'un, Labda adında biçimsiz bir kadından olan oğlu Kypselos’a geçmişti. Biraz askerle olan irtibatı ve bu gücü kullanması, biraz da entrikalar sayesinde tahtta hak iddia edecek Bacchiadae yapısını ortadan kaldırarak tiranlığını ilan etmişti.


Burada hemen Herodot kaynaklı mit devreye girmektedir. Herodot'a göre Bacchiadae aileleri, Delphi kâhininden Eëtion'un oğlunun hanedanlıklarını devireceğine dair iki kehanet duydu ve bebeği doğar doğmaz öldürmeyi planladılar; Ancak Herodot, yeni doğanın onu öldürmek için gönderilen adamların her birine gülümsediğini ve hiçbirinin planı gerçekleştiremeyeceğini söylüyor. Miti güçlendirmek için Kypselos adının etimolojik kökeninden bahis açmakta (cf. κυψέλη, kypsele , "göğüs") böylece miti kuvvetlendirmeye çalışmakta ayrıca annesi Labda'nın bebeği nasıl bir sandığa sakladığını ve erkekler kendilerini toparlayıp onu öldürmek için geri döndüklerinde, bunu yapamadıklarını anlatmaktadır. Pausanias’ın M.S. 2. Yüzyılda yazdığı seyahat rehberinde Kypselos'un mitolojik anlatılarda zengin bir şekilde işlenmiş, fildişi ve fildişi ile süslenmiş sedir ağacından altın kaplama sandığı Olympos’ta bir adak olarak sunulmuş sergilenir halde gördüğünü anlatmaktadır.


Kypselos tiranlığını ilan ettikten sonra halkının ticaretle refaha kavuşabileceğini düşündüğünden halkından tüccarlık yapanların kuzeybatı Yunanistan'da koloniler kurmalarına izin verdi. Ayrıca İtalya ve Sicilya'daki kolonilerle olan ticareti de artırdı. Bilge oğlu Periandros’a müreffeh bir kent devleti bırakmıştı.


Periandros, Epidaurus'lu Procles ve Eristenea'nın kızı Lyside (genellikle Melissa olarak anılır) ile evlendi. İki oğulları oldu: Zayıf olduğu söylenen Cypselus ve akıllı bir adam olan Lycophron. Diogenes Laertios’un Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri adlı kitaba göre, Periandros bir öfke nöbeti sırasında karısını tekmeledi ya da bir merdivenden aşağı atarak öldürdü. Yunan tarihçi Herodot ki Periandros’tan hep büyük bir kızgınlık ve kin ile bahseder; Periandros’un karısının cesedini kirlettiğine dair bir metafor kullanarak, çok kötü bir şey yaptığını ima eder: "Periandros ekmeğini soğuk bir fırında pişirdi".


Annesine duyduğu acı ve babasına duyduğu öfke, Lycophron'u Korkyra'ya sığınmaya zorladı. Periandros çok daha büyük çocuğunun yani halefinin yanında olmasını istediğinde, Lycophron'u çağırdı. Korkyra halkı bunu duyunca, Lycophron'u serbest bırakmak yerine öldürdü. Oğlunun ölümü Periandros’un sonunda ölümüne yol açan bir umutsuzluğa düşmesine neden oldu. Periandros'un yerine, sadece üç yıl hüküm süren ve Kypselid tiranlarının sonuncusu olan yeğeni Psammetichus geçti.


Oğlunu öldüren Korkyralılara çok öfkelenen Periandros onların tüm çocuklarının hadım edilmesi için Alyettes’e gönderdi; gemi Samos’a yanaştığında, Hera’ya yalvarıcı olup Samoslular tarafından kurtarıldılar.

Periandros, Korintos’u Antik Yunanistan'ın en büyük ticaret merkezlerinden biri haline getirdi. Chalcidice'deki Potidaea'da ve Illyria'daki Apollonia'da koloniler kurdu. Epidaurus'u fethetti, Milet ve Lydia ile olumlu ilişkiler kurdu ve oğlunun hayatının çoğunu yaşadığı Korkyra'yı ilhak etti. Periander ayrıca Korint Kıstağı boyunca bir ulaşım sistemi olan Diolkos'u tasarlamasıyla bilinmektedir. Bu tasarı ondan 2000 yıl sonra hayata geçebilmiştir. Korint limanına giren malların geçiş ücretleri, Periandros'un tapınaklar ve diğer kamu işleri inşa etmek ve edebiyat ve sanatı teşvik etmek için kullandığı neredeyse tüm hükümet gelirlerini oluşturuyordu. Şair Arion'u şehirdeki bir sanat festivali için Midilli'den Korintos’a getirtti. Periandros birçok festival düzenledi ve Dor tarzında birçok bina inşa etti. Korint tarzı çanak çömlek, hükümdarlığı sırasında bir zanaatkâr tarafından geliştirildi.


Periandros’un liderlik ve siyaset tarzına 'tiranlık' adı verildi. Tiran olarak, fakirleri zenginlere tercih etti, bazen toprak sahibinin malvarlığına el koydu ve onların ayrıcalıklarını sınırlayan yasalar çıkardı. Ayrıca tapınaklar, limanlar ve surlar inşa etmeye başladı ve şehrin drenajını ve su tedarikini iyileştirdi. Periandros, ticarete fayda sağlayan önlemleri benimsedi.


Periandros, felsefe ve liderlikle ilgili olarak birçok çağdaş tarafından referans alınmıştır. 2000 satır uzunluğunda didaktik bir şiir yazdığı söylenmektedir.


Aristippos Eskilerin Ahlak Dışı Yaşayışı Üzerine adlı eserinde Periandros hakkında şunları yazmıştır; Annnesi Krateai ona âşık olup gizlice koynuna girmiş, o da bundan hoşlanmış. Olay ortaya çıkınca bunun bilinmesinden ötürü duyduğu acıyla herkese karşı sertleşmiş. O dönemden sonra çok sık öfke nöbetlerine tutulmuş.


Kimilerinin anlattığına göre, mezarının bilinmesini istemediği için şöyle bir çare düşünmüş: İki delikanlıya bir yol gösterip geceleyin buraya gelmelerini ve ilk rastladıkları kişi öldürüp gömmelerini söylemiş. Sonra bunların arkasından başka dört kişinin yürümesini ve bu iki genci öldürüp gömmesini buyurmuş. Bunların arkasından da daha bir sürü başkaları. Böylece o iki delikanlının karşısına çıkıp öldürülmüş. Korintoslular boş mezarının üstüne şu yazıtı yazmışlar;


Zenginliğin ve bilgeliğin efendisi Periandros’u yurdu bağrına bastı. Denize açılan koylarıyla şu Korintos ülkesi.

Babası tiran Kypselos otuz yıl Korinthoslulara zulüm ederek, onları sürerek, öldürerek kendisi mutlu yaşayarak hüküm sürmüştü. Delphi kâhinlerinin ona gönderdiği orakl’de yazdığı gibi yerine oğlu Periandros geçmişti. Ve bu ailenin tiranlığının sonu Periandros’du.

Söz konusu orakl şöyledir;


“Mutlu bir adam bu evime giren Eetion oğlu Kypselos,

Kendisi ve oğulları ünlü Korinthos’da kral olacaklar

Ama oğullarının oğulları değil artık.”


Laertios’un ondan bahsettiği yazısında şu dörtlüğü ona ithaf etmiştir;

“Bir şeye kavuşamadım diye sakın üzülme,

Tanrının sana verdiklerine aynı şekilde sevin!

Bilge Periandros da istediği şeye kavuşamayınca

Umutsuzluğa kapılıp çekip gitti.”


Thrasybulos’tan Periandros’a gönderilmiş olan mektup önemlidir;

“Yolladığın sözcüye yanıt vermedim, ama onu alıp ekili bir tarlaya götürdüm ve gözünün önünde fazla boy atmış başakları değnekle vurarak kırdım. Benden duyduğunu gördüğünü soracak olursan anlatacaktır. Egemenliğini güçlendirmek istiyorsan, sen de böyle yapmalısın. Sana düşman görünsünler ya da görünmesinler, yurttaşlar arasında sivrilenleri ortadan kaldır. Çünkü başta bulunan için dostları bile kuşkuludur.”


Herodotos’un Tarih eserinde Arion isimli yarı masal bir kişilik vardır. Bu Kitara çalarak beldeleri dolaşan ve çoğunlukla soylu kişilere konuk olan ve birçok mucize göstermiş bulunan söylendiğine göre dithyrambos denilen teke derileri örtünerek satirleri temsil eden koronun okuduğu dinsel ilahelerin ilk bestecisi ve güftecisidir. Bizlere kadar oluşan meşhur Tragedya sanatının kurucusu olarak da kabul edilir. Çünkü tragedyanın bu ilahelerden çıktığına inanılır.



Herodotos eserinde Periandros ile Arion’un ortak bir hikâyesinden bahseder. Alıntının başındaki cümleden göreceğiniz gibi Herodotos Periandros’tan nefret etmektedir.

“Periandros, Kypselos’un oğluydu (gene bu Periandros’a geliyorum, Thrasybulos’a orakli salık veren adama). Korinthos tiranıydı. Korinthos’ta –Lesbosluların da doğruladıkları gibi- anlatırlar ki, hayatı görülmemiş bir mucizeye karışmıştır. Methymnalı Arion, bir zamanlar bir Yunus balığının sırtında Tainaron’a gelmiş, Arion Kitara çalardı ve kimsenin kendisinden bir adım öne geçmesine dayanamazdı ve dityyrambos adlı dinsel havayı, bizim bildiğimiz, ilk olarak düzenleyen ve Korinthos’ta çaldıran odur, bu adı da kendisi koymuştur.

Bu Arion diyor bizimkiler, ömrünün büyük bölümünü Periandros’un yanında geçirdikten sonra, günün birinde aklına esti, İtalya ve Sicilya’ya doğru denize açıldı, sanatı sayesinde oralarda zengin oldu ve artık Korinthos’a dönmek istedi ve Taranto’da gemiye bindi ve Korithoslu gemiciler aldı yanına. Çünkü Korinthoslular kadar kimseye güvenemiyordu. Oysa bunlar açık denizde Arion’u denize atıp varına yoğuna konmayı tasarlamışlardı. O bunların niyetlerini anlayınca, yalvarıp yakardı. Nesi var verip canını kurtarmak istedi. Yakarışlarına sağır kaldılar gemiciler, “ya ölmek, eğer toprağa gömülmek istiyorsa; ya da kısa yoldan denize atlamak” dediler, bu ikisinden biri. Söyleyecek söz bulamayan Arion, mademki kararları öyleydi, sırtına en gösterişli şeylerini giyip, geminin arkasında türküler söylemesine izin versinler diye yalvardı, kendini ondan sonra öldürecekti. Yüzyılın en iyi türkücüsüydü, adamlar onu dinlemek zevkini tatmak istediler. Kıç tarafı ona bırakıp geminin ortasında toplandılar ve o en görkemli giysilerini giyindi, kitarasını aldı ve ayakta, arkada bütün Orthios’u söyledi, bitirince kendini öyle olduğu gibi, gösterişli giysileriyle denize attı. Gemi Korinthos’a doğru yoluna devam etti ve sözünü etmiş olduğum yunus balığı, Arion’u sırtına alıp taşıdı deniliyor, Tainaron’a kadar. Kıyıya çıkınca o üst başla doğru Korinthos’a gitti ve olanı biteni anlattı, Periandros pek inanmadı, onu sıkıca gözaltına altı ve gemicikleri bekledi. Bunlar limana varır varmaz hemen hepsine getirtip Arion’la yüzleştirdi. Tam “Onu İtalya’da, daha doğrusu Taranto’da, işinin gücünün başında ve sağ salim bıraktık” dedikleri anda, Arion dalgaların içine atıldığı giysileriyle ortaya çıkıverdi. Neye uğradıklarını bilemediler, inkâra sapacak takatleri kalmadı. Korinthosluların ve Lesbosluların anlattıkları budur ve gerçekten Tainaron’da Arion adına konulmuş bir adak vardır tunçtan ve pek de büyük değil, yunus balığı sırtına binmiş bir adamı gösterir.”


Herodotos Periandros için önyargılıdır. Fakat cümlelerinin arasında onun neden bu kadar katı olduğunu, eşiyle yaşadığı durumu duyduklarıyla beraber bir mantığa oturtarak okurlara aktarır. Hatta o kadar ki Periandros gibi bit tiranın uzlaştırıcı/arabulucu olarak tarihsel bir olaydaki rolünü de aktarmaktan geri duramaz.

“Periandros önceleri babasından biraz daha yumuşaktı; ama elçileri Miletos tiranı Thrasybulos ile görüştükten sonra Kypselos’dan daha da kan dökücü oldu. … Periandros onun [Trasybulos’un] ne demek istediğini anlamıştı. …, o da bunu kavramıştı; bundan sonra yurttaşlarına karşı son derece kıyıcı oldu.”


“… Atinalıların daha iyi durumda oldukları bir kapışma sırasında ozan Alkaios kaçıp canını kurtarmış, ama silahları Atinalıların elinde kalmıştı. Atinalılar bu silahları Sigeion’daki Athene tapınağına asmışlardır. Alaios bu olayı bir şiir konusu olarak işlemiş ve başına gelenleri, arkadaşı Melanippos’a iletilmek üzere, şiiri Mytilene’ye göndermiştir.- Mytilenelilerle Atinalıları, he iki yanın oluru ve aracı olarak seçilmiş bulunan Kypselos oğlu Periandros uzlaştırmıştır. Uzlaşma, her birinin halen elinde bulunan topraklara sahip olması temeline dayanıyordu. Sigeion böylece Atinalılara kalmış oluyordu.”


“… Karısı Melissa yüzünden, bir gün Korinthos’un bütün kadınlarını soymuştur. Bir zamanlar bir konuğun bu Melissa’ya emanet etmiş olduğu paranın yerini öğrenmek üzere, bir adamını Thespotlara, Akheron’daki orakle göndermişti; burada ölüler çağrılıp sorular soruluyordu. Melissa’nın gölgesi görünmüş ama bir şey söylememiş, bir işaret vermemişti. Zira üşüyordu, çünkü çıplaktı. Kendisiyle beraber mezara konulmuş giyecekler işe yaramıyordu, çünkü yakılmamışlardı ve tiranın bu sözlerinin doğruluğunu anlaması için şunu da sözlerine ekledi; Periandros ekmekleri fırına koyduğu zaman fırın artık soğumuştu. Bu sözler Periandros’a bildirildi, sözlerinin anlaşılması için yaptığı uyarının onun için anlamı vardı. Bunda şüphe edilemezdi, çünkü Melissa’ya sahip olduğu zaman kadın ölmüş bulunuyordu. Çavuşlar çıkarıp ilan ettirdi, bütün kadınların Here tapınağında toplanmalarını emretti. Kadınlar bayramlıklarını giyinip geldiler, en güzel takılarını takınmışlar, süslenmişlerdi. İçeride askerler vardı; özgür, köle ayırmadan kadınlar soyuldular, giyecekler bir çukura dolduruldu, Melissa için dualar edildi ve giyecekler yakıldı. Bu törenden sonra tapınağa ikinci bir elçi gönderdi. Bu sefer Melissa’nın görüntüsü paranın yerini söyledi.”


Karısına karşı büyük bir günah işlediğinin ve bu hatasının yükünü sırtında taşımak zorunda kalan Periandros, büyük oğlunun annesine yapılanlar sebebiyle babasından kaçıp Prokles’e sığınmasından sonra, Periandros Prokles’e bir mektup yazmış, oğluyla barıştırmasını isterken, karısına yaptıklarıyla da iç hesaplaşmasını mektubuna aksettirmiştir;

Periandros’tan Prokles’e

“Karıma karşı işlediğim suç istemeden oldu; ama sen beni oğlumun yerinden bile isteye kopararak haksızlık ediyorsun. Dolayısıyla ya oğlumun bu katı tutumuna son ver ya da öcümü alacağım. Çünkü kızınla birlikte bütün Korinthoslu kadınların giysilerini yakarak ona karşı borcumu çoktan ödedim.”


Lakedaimonluları Hippias konusunda uyarmak ve yeniden tiranlık istemeyen Korinthos halkının düşüncelerini açıklamak için gönderilen Korinthos delegesi Sosikles yaşadıkları tiranlık tecrübesini yukarıdaki dâhil birkaç hikâye anlatarak dinleyenlere seslendi. Sonra Lakedaimimonlılar’a hitaben son sözlerini söyledi:

“İşte Lakedaimimonlular tiranlığın nasıl bir şey olduğunu anlayınız, onlar işte böyle şeyler yaparlar. Biz Korinthoslular sizin Hippias’ı çağırttığınızı duyunca şaşırmıştık, şimdi duyduğumuz sözleriniz ise büsbütün şaşırtıcı. Tapındığımız bütün Hellen tanrıları adına sizden rica ediyoruz, sitelerimizde tiranlığı kurdurmayınız. Elbette bizi dinlemeyeceksiniz, adalete karşı gelerek Hippias’ı getireceksiniz, ama biliniz ki, en azından Korinthoslular bunu kabul etmeyeceklerdir.“



Onun öğretilerinden;

· Her şeyin başı eğitim

· Çaba her şeydir

· Dikkat her şeydir

· Para için hiçbir şey yapma. Çünkü kazanılacak şeyleri kazanmak gerek.

· “Güven içinde tiranlık yapmak isteyenlerin korunma araçları silah değil, iyi niyet olmalı.” Bu sözü söyleyen Periandros korumaları olan ve yönetimi tiranlığa çeviren ilk kişidir. Ephoros ile Aristoteles’in yazdıklarına göre isteyen herkes kentlerde yaşayamıyordu. Zenginlik ve gelir durumu zayıf olanların kentlerde yaşaması kesinlikle yasaktı. Önceden oturan fakirlerin mallarına el konulmuş ve kent dışına sürülmüşlerdi.

Bir gün kendisine neden tiranlık yaptığı sorulduğunda; “Çünkü uzaklaştırılmak kadar kendi isteğinle uzaklaşmak da tehlikelidir” diye cevap vermiştir.

· Dinlenmek (dinginlik) hoş şey.

· Körü körüne (gözü peklik) bir işi atılmak tehlikelidir.

· Kâr utanç vericidir. Senin kazancın birinin kaybıdır.

· Demokrasi tiranlıktan üstündür.

· Haz geçicidir, erdem ise sonsuz.

· Mutluyken ölçülü ol, mutsuzken öngörüşlü.

· Dostların mutluyken de mutsuzken de sen hep aynı ol.

· Yaptığın anlaşmaya bağlı kal.

· Sırlarını açığa vurma.

· Yalnız suç işleyenleri değil, suç işleme yolunda olanları da cezalandır!”

· Araştırma her şeyi kucaklar.

· Tutumluluk içinde ölmek gereksinim içinde yaşamaktan iyidir.

· Yakınlarına yaraşır olduğunu göster.

· Yaşamında seni övmeleri için çaba göster, ölümünden sonra da senin mutlu yaşamış olduğunu söylesinler.

· İstemeden girdiğin yanlış yükümlülüklerinden kurtul.

· Eski yasaları kullan taze besinleri ye.

· Mutsuzluklarını gizle ki düşmanların için sevinç konusu olmasın.

· Dikkat her şeydir.

· Hiçbir şeyi sadece para için yapmayın.

· Refah içindeyken ölçülü olun, sıkıntı içindeyken de temkinli.

· Pratik mükemmeli getirir.

· Her konuda öngörülü olun.

· Gelirinize göre yaşayın.

· Bir ağacı yapraklarına değil meyvelerine bakarak değerlendirin.






Comments


Tesekkürler!

bottom of page