top of page
Yazarın fotoğrafıözdenbekir karakaş

FARABİ “ MUTLULUĞUN KAZANILMASI”


Batının Siyaset Felsefesi dediği, bizim Hikmetçiler ve Kelamcılar tarafından Yönetici sınıfa özellikle taht sahibine ya da varisi yapılan öğütlerin düşün halinin en başta gelenlerinden biri Farabidir. Yunan Felsefesini Ortaçağ sonrası Batısına ulaşmasındaki en önemli simalardan biridir.


Farabi, her şeyden önce İslam dünyasına genel olarak Yunan felsefesini tanıtan ve "öğreten" kişidir. Farabi'nin İslam dünyasındaki adının "İkinci Öğretmen" olduğu gerçeğini bu bilgi ışığında unutmamak gerekir.


Ahlak, Siyaset ve İdeal Devlet konularında kafa yormuştur. Ahlak ve siyaseti bağdaştırmaya çalışmış, bunun yapılması halinde İdeal Devletin kurulabileceğini düşünmüştür.


"...İnsana has kemale en üstün mutluluk denir ve insanlık düzenindeki konumuna göre her insan, ait olduğu insan türüne mahsus olan en üstün mutluluğa sahiptir. İşte bu amacın peşinde koşan savaşçı adil savaşçı, doğru savaşçı, bu amacın peşinde koşan savaş sanatı da doğru ve erdemli savaş sanatıdır." (S. 36)

“Varoluş ilkeleri dört tanedir; (1)Şeyin ne olduğu, neyle var olduğu, nasıl var olduğu; bu ilkelerin hepsi aynı anlama gelir. (2-3) Şeyin varlığının neden meydana geldiğini belirten ilke, (4) şeyin varlığının ne için var olduğu. Çünkü “şeyin varlığı neden var olmuştur?” derken fail [etken] ilkeleri, bazen de maddeleri kastederiz.” (sayfa 4)


“Varlık cinsleride nedenlerinin sayısına uygun olarak üç kısma ayrılabilir. (1) Nedensiz var olması imkansız olmayan varlık. Bu, diğer varlıkların varlığının en son ilkesidir ve bu şeyin (varlığın değil), sadece bilgisinin ilkelerine sahibiz. (2) Sözünü ettiğimiz dört ilkenin hepsine sahip varlık, (3) bu ilkelerden sadece üçüne sahip varlık ki bu, ilkeler arasında maddeye sahip olması imkansız olan varlıktır.” (sayfa 4-5)


Hiçbir sonuç tekliğe götürmez. Sonucun hem olumlu, hem de olumsuz durumu vardır.

“Böylece araştırmacı kendilerinde sayı ve büyüklüklerin bulunduğu şeylerde ilerlemeye devam ederek, aklın kavrayabilmek için gitgide daha çok maddeye ihtiyaç duyduğu şeylere ulaşır. “ (sayfa 9)


“Özetle onlar, duyusal cisim türlerinden veya duyusal şeylere sahip cisimlerden meydana gelirler. Yani onlar göksel cisimler, sonra toprak, su, hava ve aynı cinsten olan ateş, buhar gibi şeyler, sonra yerin üstündeki ve altındaki taş ve madeni cisimler, sonra bitkiler, akılsız hayvanlar ve akıllı hayvanlardır.” (sayfa 10)


“… akılsal ilkelerin, yalnızca insanın kendisi için var edilmiş mükemmelliğe ulaşmasını sağlayan sebepler olmadığı da açığa çıkmış olacaktır.” (sayfa 13)


“Gerçekten insan, kendisini hakikaten töz kılan nihai mükemmelliğine, ancak bu ilkelerin yardımıyla bu mükemmelliğe erişmek üzere çaba sarf ettiğinde ulaşabilir. Ancak bir çok tabii varlığı kullanmadıkça ve onları elde etmesi gereken nihai mükemmelliğe ulaşmasında kendisine faydalı olacak bir biçimde işlemedikçe, onun bu mükemmelliğe ulaşmak için çaba sarfetmesi mümkün değildir.” (sayfa 13)


Damlalardan deniz oluşur, her damla denizdir ama yalnızca bütün olduklarında. Damladan deniz olmak böyle bir şeydir.

“Her insanın yaratılıştan gelen ve gerçekleştirmek zorunda olduğu şeylerle ilgili olarak başka bir insan ya da insanlarla birlikte hareket etmek vardır; Her insanın durumu budur. Demek ki mükemmelliğe bir nebze olsun erişebilmek için, her insan diğer insanlar arasında yaşamaya ve onlarla ilişki kurmaya mecburdur. İnsan denen bu hayvan da doğuştan gelen bir sığınak arama ve türdeşleriyle bir arada yaşama özelliği vardır; bu yüzden de ona toplumsal hayvan ve siyasal hayvan denir.” (sayfa 13)


“… adı geçen varlıkların ilk ilkesi olan bir varlığa ulaşıncaya kadar araştırmayı sürdürmelidir. Bu varlık, bir varlığın, varlıklar için ilke en mükemmel anlamda, bütün kusurlardan uzak adı geçen varlıkların kendisiyle, kendisinden ötürü ve kendisi için var olduğu varlıktır.” (sayfa 14)


“…İşte bu, varlıklar hakkındaki  ilahi incelemedir, çünkü ne cisim olan, ne de cisimlerde bulunan ilk ilke, Tanrı’dır. Ondan sonra gelen diğer ilkelerde tanrısal ilkelerdir.” (sayfa 14)


“Araştırmacının bir sonraki durağı insan ilmi olmalı ve insanın, kendisi için varlığa getirilmiş olan amacın, yani insanın elde etmesi gereken mükemmelliğin ne olduğunu ve nasıl olduğunu araştırmalıdır.” (sayfa 14-15)


“… , insanın bu mükemmelliği elde etmesini sağlayan her şeyi veya insanın ona ulaşmasında yararlanabileceği şeyleri araştırmalıdır; bunlar da iyilikler, erdemler ve güzel davranışlardır, ayrıca o, bunlardan insanın mükemmelliğe ulaşmasına engel olan şeyleri ayırt etmelidir; bu şeylerde kötülükler, erdemsizlikler ve çirkin davranışlardır.” (sayfa 15)


“…şehrin içerdiği şeyler, alemin bütününün içerdiği şeylerin benzeridir.” (s 15)


“Fikri kuvvetler tarafından keşfedilen şeyler, yalnızca belli bir hedef ve amaca ulaşılmasına faydalı oldukları ölçüde keşfedilirler. Keşfeden kişi, önce bu hedefi tespit eder; daha sonra kendisini bu hedef ve amaca götürecek vasıtaları araştırır. Bu hedefe ulaşmak için en faydalı olan şeyi keşfettiğinde fikri kuvvet en mükemmel biçimini alır.” (s 22)


“… bir kişi, ahlaki erdeme sahip olmadan bu kuvvete sahip olamaz.” (s 24)


“… kendisi için gerçekten iyiyi isteyen kişinin, fikri açıdan değil, ahlaki karakter ve fiilleri bakımından iyi ve erdemli olması gerekir.” (s 24)


“O halde araştırmacının, en kuvvetli ve en muazzam erdemin hangisi olduğunu araştırması gerekir. … Bu erdem öyle bir erdemdir ki, insani işlevlerini yerine getirmek istediğinde, bunu diğer bütün erdemlere başvurmadan yapamaz. (Kişi) bu erdemlerin hepsine sahip değilse – böyle bir durumda, o erdemin işlevlerini yerini getirmeye karar verdiğinde kendisinde mevcut olan belli erdemlere başvuramaz- ister milletler, ister bir millet içinde şehirler, ister bir şehir içinde gruplar veya her grup içinde fraksiyonlar olsun, başkalarının erdemlerinin neticesi olan edimlerden istifade ederken onun erdemi ahlaki bir erdem olacaktır. O halde bu erdem, başka hiçbir otoritenin üstün gelemeyeceği hakim erdemdir.” (sayfa 27)


“… erdemli amaçlar da, güzel olan amaçlardır.” (s 28)


“… ahlaki erdemleri keşfeden belli bir fikri erdemle (yani zeka ile) birlikte bulunmalıdır.” (s 30)


“… iradenin sonucu olan erdem, insanın iradi şeyleri elde ettiği tarzda elde edildikten sonra insanın, kendisi aracılığıyla insani fikri erdemi elde ettiği insani erdem olacaktır.” (sayfa 30)


“Bunları gerçekleştirmenin iki esas yolu vardır; öğretim ve eğitim.” (sayfa 31)


“… her varlık, varlık düzenindeki özel konumuna uygun olarak gerçekleştirme imkanına sahip olduğu en yüksek kemale erişmek için meydana getirilmiştir. İnsana has kemale en üstün mutluluk denir ve insanlık düzenindeki konumuna göre  her insan, ait olduğu insan türüne mahsus olan en üstün mutluluğa sahiptir. İşte bu amacın peşinde koşan savaşçı adil savaşçı, doğru savaşçı, bu amacın peşinde koşan savaş sanatı da doğru ve erdemli savaş sanatıdır.” (S 36)



Kaynak:

FARABİ. MUTLULUĞUN KAZANILMASI. Arapça Aslından Çeviren: Ahmet Arslan. İş Bankası Kültür Yayınları. III. Baskı. Ekim, 2018. İstanbul

55 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page