top of page
Yazarın fotoğrafıözdenbekir karakaş

MOR İMPARATORLUK 1

Konstantinopolis, Nika ayaklanmasının peşinden yeniden kuruluyordu. Kutsal mabetler yanmış, yıkılmış, hastaneler, abideler, evler işyerleri yerle bir olmuş. Binlerce insan ölmüştü. Tarihsel olarak Jüstinyen'le, Theodore'nin büyük senaryosuyla sahneye konan ve muhalefetin tasfiyesiyle biten süreç gelecek kuşaklarca hep bir soru işaretiyle "?" anılacaktı. Cahil amcasının himayesinde imparatorculuk oynayan Jüstinyen ve Hipodrom fahişesi Theodore'nin sahtesi şimdi başlıyordu. Büyük Roma yeniden canlanacak ve Romalı atalarının o muazzam gücü yeniden tüm dünyayı saracaktı.


Fakat Büyük sarayın yatak odasında hala "Nika!!! Nika!!!" sesleri çınlıyordu. Jüstinyen galip gelmişti ama, sesler asıl galip gibiydi. Geceleri uyuyamıyor, sesleri duymamak için veya gece üstüne çökebilecek suçluluktan, azaptan kurtulmak için Büyük Sarayın içinde gecenin karanlığında yüksek sesle konuşarak dolaşıyor, vicdanının sesiyle hesaplaşmak yerine, geceyi savuşturmaya çalışıyordu.

Yapılabilecek tek şey vardı o da tüm kontrolün imparator ve imparatoriçenin elinde olduğu bir güç sistemi kurmak.


İmparator Anastasios ve müteveffa amcası İmparator Jüstin ağzına kadar dolu bir Hazine bırakmıştı. Güç ve para artık ellerindeydi. Sonraki tarihçilerin "Altın Çağ" diyecekleri dönem başlayabilirdi.



1.

Büyük Roma gibi Doğu Roma'nın da -Bizans- yayılmasının tüm stratejilerinin önünde aynı engel vardı. İranlılar, Persler, Partlar, Sasaniler. Romanın kuruluşundan beri BÜYÜK ROMA dünyasının önündeki en büyük engel, onları ulaşabilecekleri en son sınır noktasını gösteren Pers medeniyeti.


Aslında aralarındaki en büyük sorun, Hint-Çin yolu idi. Romanın ihtiyaç duyduğu ve gün geçtikçe elde edilebilme maliyeti artan ürünler bu yollar vasıtasıyla geliyor, Maliyet arttıkça İran coğrafyasının ekonomik gücü artırıyor, bu da Romalı yüce yöneticileri, komutanları ve senatoyu çok rahatsız ediyordu.

Şimdi aynı sorun Konstantinopolis'teydi. Büyük Konstantin Konstantinopolis'in temellerini attığından beri İranlılarla çekişmek zorundaydı, saray ihtişamda İran - Sasani sarayıyla yarışıyordu. Her yer ipeklerle döşeli, Hint ve Çin'den gelen egzotik ürünler baharatlar lüksün ve müsrifliğin özellikle ekonomik gücün göstergesi olmuştu. Özellikle İpek... Sasaniler kendi topraklarında da İpekböcekçiliğine başlamış, Orta Asya'dan gelen kaliteli ve ucuz ipeğin geçiş yollarını tamamen elinde tutarak ekonomik bir Süper güç haline gelmiş, bunu elden kaybetmemek için bir çok strateji geliştirmiş, ittifaklar oluşturmuş, yol üstünde alternatif olabilecek noktalarda casusluk yapıları kurmuş vaziyetteydi.

15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page