top of page
Yazarın fotoğrafıözdenbekir karakaş

ÜLGENİN GÖZYAŞI DAMLASI

Güncelleme tarihi: 9 Şub



Ülgen kainatının boşluğunda süzülerek dolaşıyor, yedi atın çektiği arabasıyla boşlukta kendisini hoş ediyordu. Yanında yedi kurt ona yoldaşlık ediyordu. Atamanı Aksakal onu çok seviyordu, Babası Aksaçın varisi, Anası Aknarın gözbebeğiydi. Diğer kardeşlerin en küçüğüydü. Bin bir türlü eğlenceler yapardı, hatta dedesi ataman Aksakalla bile bayağı eğlenceli vakit geçirirdi. Aksakal, Aksaç ve Aknar yeni bir kâinat kuracaklardı. Ülgen’e dolaşırken dikkatli olmasını söylediler, hatta o tarafa doğru gitmemesini söylediler ama çocuk işte İlah da olsa çocuk çocuktu. Boşluğun enginliğinde dolaşıp, samanyollarının arkasında saklanan, karadelikleri parmağıyla tıkayıp açan Ülgen eğlencenin keyfiyle, verilen öğütleri unuttu, yedi atlı arabasını yeni kâinat taraflarına sürükledi tabi farkında olmadan. Birden müthiş bir patlama duydu, bir tanrı için bile müthişti öyle bir patlama. Atlar ürktü, araba yalpalamaya başladı, yoldaş yedi kurt sürekli uluyordu, atlar o panik haliyle Ülgen ne kadar kontrol etmeye çalışırsa çalışsın patlamanın ortasına doğru gitmeye başladılar, belki de patlamanın yarattığı basınç farkı arabayı oraya çekiyordu. Ortalık toz duman, o toz dumanın arasında bir araba ve arabayı kontrol etmeye çalışan Tanrı, büyük patlamanın ironisi bu olsa gerek. O toz duman arasında bir toz tanesi Ülgen’in gözüne kaçtı. Ülgen bir yandan arabayı kontrol etmeye çalışıyor, bir yandan gözünü ovuşturmaya, toz tanesini çıkarmaya çalışıyordu. Toz tanesi gözünü sulandırdı, yaş gözünde bir perde oldu. Toz çıkmıştı fakat o yaş perdesi süzüldü, gözünün kenarında toplantı, bir damlacık oldu gözyaşı damlacığı. Bir tanrının ilahi parçası. Damla göz kenarından kendini aşağıya bıraktı. Kurtlar aşağıya doğru giden damlayı seyre kaldı, ulumayı kestiler, hayretlerle damlaya bakıyorlardı. Aslında bu yedi kurt dünyanın hayatının kaynağının şahitliğini yapıyordu ama farkında değillerdi. Sonra onların rengi bu göklerin rengi olacak onlar Tanrının hayat şahidi Gökbörüler olacaktı. Gözyaşı boşluktaki o karmaşanın arasında bir ufacık parçaya, bir bilyeye dolandı. Onu sardı sarmaladı. O ilahi su o kaosun ortasında ilahi bir an başlattı, kaos düzene geçmeye başlıyordu. Artık ilahi parça vardı orada. Ve o ilahi parçayı taşıyan bilye, Ülgen ona Yer diyecekti. En çok o oyuncağını sevecekti. Yer de bir şeyler olmaya başladı, değişiyor, renkleniyor, başkalaşıyordu. Bir katrecik su, kutsalların kutsalı Tanrı sıvısı her şeyi değiştirmişti.  Ülgen Atların ve arabanın kontrolü sağlayınca ebeveyninin yanına koştu. Olanı biteni anlattı. Dedesi, atası Aksakal artık o kâinatın onun olduğunu, o damla düşen yeri her gün takip etmesini 6 günde neler olacağına bakmasını, yedinci gün orada o olanları görecek başka hayatlar yaratmasını sonra yedinci gün o yerin göğüne tahtını kurmasını ve kâinatını oradan idare etmesini buyurdu. İşte hikâyede böyle başladı.

27 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

İNSAN

Comments


bottom of page